29 Ağustos 2014 Cuma

uyku mu?

kuraklaşmış bir ovaydı benim iç dünyam, hergülüşünle bir ağacın filizlendiği..
hüzünlerden uzaktım ama mutluluk da uzaktı bana en az sen kadar..
etrafım hüzün kovan kuşlarıyla doluyken ne tezattır, hüzünlerime sarılıp uyuyorum geceleri..
bilirsin bir şeylere sarılmadan uyuyamam..
uyku hani huzurun adresidir derler ya psikolojiyi bilim dalı sayanlar
halt etmişler..
bilinçaltım seni sunmayacaksa bana gözlerimi kararttığımda..
o vakit uyku da hüzün yuvası bana..


çok mekaniksiniz bayım

Çok basit sevişiyorsunuz bayım.Çok basit hem de.Hissettiklerinizin tatlılığı sarmıyor bedeninizi.Ruhunuzu hangi rögardan aşağıya bıraktınız? Bu sistemin sizi de eritmesine nasıl izin verdiniz?Yemek yerken ağzınıza aldığınız lokmada bir tat var, aldığınız nefeste bir koku, öptüğünüz dudakta da bir arzu.Nasıl oldu da bunları hissedemeyecek kadar kör oldunuz?Sanırım bayım fazla harcanmış ruhunuz..Tinsel dünyada boşluktan ibaretsiniz. maddesel dünyada da pek bir farkınız yok.Aldığınız adımlardan bile zevk almanız gereken bir dünyada her şeyi mecburileştirerek nasıl bu zevkleri kendinizden uzaklaştırdınız!?
Pardon bayım!!? Bir ağaca bakarken trafik ışıkları mı geliyor aklınıza?Neden bu kadar boş bakıyorsunuz doğaya?
Bayım size diyorum!!! Kendini kaybetmişler dünyası fazla kalabalık kurtulun oradan’!.Yaşadığınız hayat nefes alıp vermekten ibaret olmamalı.Hissedilmesi gereken duygular var; Özgürlük gibi, Mutluluk gibi, Aşk gibi, Barış gibi… Hangi ülkenin kimi öldürdüğünü söyleyen gazeteleri yırtın atın.Ülkelerin çocuklara sarılması için çarpışın!Bir hiç olmaktan çıkıp bir çocuğun elinden tutun.Çocuk umut demektir bayım.Hissedebilmeyi ümit edin. Umudunuza erişmek için isyan edin!
Bir halt yiyin bayım! kendiniz olabilmek için çevrenizdekileri rahatsız edecek bir şeyler edin. Belki tat alma duyunuz gelişir.

Çembersiz

Uzun dinlenmişlikler barındırır içimdeki ruh.Ben alıkonulmuş bir bedenim sonuçta; istediğine koşamayan, koşup varınca elinden tutup sarılamayan basit ve aciz bir beden.Nihayetinde ‘değerleri’ olan bir toplumuz.Kabul etmedikleri ilişkilerde subje olamayız.Biz onların karar verdiği ve uygun gördüğü ikilinin objesi olmak zorundayız.Aksi taktirde aşağılanmaktan öte bir yolumuz olmadı bu vakte kadar.
aslında ‘değerleri’ olan toplumumuzun ‘değerleri’ olan bir bireyi olamadım hiç.Yalanlar söyledim kallavi türden, hem kendim hakkında da değil çevrem hakkında, kör kütük sarhoş olup sokaklarda ıslık çalarak yürümüşlüğüm, sevdiğim adamı çekip kolundan dudağının tadına doyasıya bakmışlığım var kalabalık şehirlerin kalabalık sokaklarında.Dilime gelipte yuttuğum bir kelime olmadı hiç.Konuşmayı, sevişmeyi, yemek yiyip oturmayı hatta yürümeyi bile ‘değerleri’ olan toplumumun ‘değerleri’ olan bireylerinin gözüne sokaraktan yaptım ettim.Biliyordum çünkü onlar gibi olmadıkça onların arasında olmayacaktım.Aralarında olmadıkça da dürüstlüğümden en azından kendime dürüstlüğümden şüphe etmeyecektim.
Konu basitti aslında;  çemberin içi mi dışı mı?
  Özür dilerim bayım.Sınırlar nefesimi daraltıyor.Çemberin içini ateşe verip çevresinde dans ederek dönmek fikri kulağa daha cazip geliyor.

Ayıp şeyler yapıyorum hem de fena ayıp şeyler.Kasıklarımı sevdiğim adamın  kasıklarıyla birleştiriyorum.İçimdeki ateşte kavrulacağıma,sırtlarda kalın çizikler yaratıyorum.sevdiğim olmasa da olur, sevişirken inliyorum.Bunları yazıyorum çünkü utandığınız konular olmasından utanıyorum

olur öyle şeyler

ağlıyordu çocuk. Düzenli kusma seanslarına ara verdiği her an histerik ağlıyordu.Bahane arıyordu kendine ama sabit konu dışında bi bok gelmiordu aklına.Ne de çok hüzün biriktirmişti kısacık bir dönemde.Yine histerik bir krize girdi çıkardı tüm bilekliklerini. Ölsem çıkarmam dediği arkadaşlarının bakmasına bile izin vermediği tüm bilekliklerini taktıkları ve takmadıkları. kolonya şişesi gerekliydi aradı ve buldu. Pişman olup olmayacağından bihaber boşalttı kutudaki tüm kolonyayı bileklerini doldurduğu kabın içine ve bir de kibrit gerekliydi. Yüreğindeki yangın fiziksel bir etki yaratmıyordu sonuçta.Kibrit yoktu, yok oluşun simgesi kibrit bu siktiğimin evinde hiç olmamıştı zaten. Çakmağını çaktı ve daha 10 gün öne birinin yapmak için üç bileklik alıp onların ipiyle yaptığı bilekliği ucundan tutuşturdu. Hepsi yanıyordu artık içindeki acıyı dışa vurmaya başlamıştı kıymetli hiç bir şeyi kalmamıştı.. Kitapları...onları zaten içinde aşk geçen yerlerinden parçalıyordu içindeki acılardan kurtulmayı beceremiyordu ama çevresindeki her şeyden kaçıyordu. kendini teselli edecek lafı bulmuştu; 
Olur öyle şeyler...