21 Eylül 2015 Pazartesi

Uyumsuzum size ben

Pavese diye bir delinin lafı girdi birden aklıma
Ne zaman okuduğumu bile hatırlamadığım bir söz
Acı çeken insan bir daha eskisi gibi olamaz demişti
Neyi saklıyorsun diyen insan sayısı her gün biraz daha artıyor
Biraz daha bir şeylere kapatıyorum kendimi
İnkar edemem sakladığım şey kendimim 
İnsanoğlundan kaçıyorum artık
İki yüzlülük ve çıkar ilişkilerini yalanla beslemeyi huy edinmiş bir topluluk benim ırkım olmamalı
Yabanlaşıyorum her geçen gün
Boşvermişliğimin dozu arttıkça artıyor
Sağlıksız bir şey olduğunu iddia edebilirler
Sağlıksız ruhlu insanlar
Ruhumu temiz tuttum ben bu kadar pisliğin içinde 
Göz yaşımın nefesimin kalbimin değdiği her şeyi temiz görmem bu yüzden
Gözlerim yalancı olmaya başladığında kapattım
İnsanların bakılabilecek yüzleri olmadığını anladığımda güzel bir yüzü izlemek kaçtı gitti heves diyarımdan
Saklıyorum hissettiğim ne varsa insan kılıklı soytarı topluluğundan
Çünkü ben hala temiz hissediyorum
Bencilliğim ya da kibrim değil bunu böyle hissetme sebebim
Sadece insanları izledim yaşadım
Temiz kalan her şeyi korumak için insanlardan kaçıyorum
Hala yalan konmuş değil dilime
Kin yok hala yüreğimde
Güvenmiyorum ama
Bu da temiz olarak sunduğum beni kirletmeleri yüzünden
Seviyorum bu art niyetsiz halimi
Gerekirse galaksinin başka bir ucunda tek yaşarım
Yalnızlığı ödül gördüğüm bir süreç bu süreç
Sevdim, seviyorum diyerekten kandırıldım, iftira yedim, bedenim parçalandı, dalga geçilen oldum ama temizliğimi her daim korudum
Şehirin lögar kapağının altında saklanmış ruhunuz kirletemedi benliğimi
Meni kokusunu esans sayan bedenim nefretinize ve ihanetkarlığınıza meze oldusa da pisliğinize bulaşmadı
Yorgunluğumun hesabını rasyonel değerlerle anlatamam size
Bir fahişenin gördüğü penis kadar normalleşti tüm pislikleriniz gözümde
Ama gözlerim hala temiz 
Kin dolu bakamam insanlara sevmesemde
Yoruyor beni bu dürüstlük bu temizlik ama yaşıyorum
En içi rahat ben yaşıyorum aranızda
Yaramı kaşıyanlara kızmıyorum
Gidip biraz ötede bir yara nasıl kanar onu izliyorum
Nefret ettiğim yerden uzaklaşıyorum
Ama nefreti ruhuma sizin yaptığınız gibi sünger özentisi bir halde çekmiyorum
Hepinizden korkuyorum
Hem de istisnasız hepinizden
Kapılarımı ne zaman açsam benliğimin ve ruhumun çamurlu ayaklarınızla girmeye kalkıyorsunuz
Kapılarımı açmaktan korkutuyorsunuz 
Beni insanlığın içinde olmaktan korkutuyorsunuz
Acınız acım değil
Neşem değil
Benliğim sizin ihtiyaç anında kullanabileceğiniz mastürbasyon sonrası peçetesi değil
Size ait değilim
Sizden değilim
Sizinle değilim
Ben benim
Temiz kalan her şeyin hamalı
Yaraların mesken edindiği ruhumu korumam gerek artık sizden
Yoksa bitmiyecek geçmeyecek hiç bir yara
Derinleşecek derinleşecek derinleşecek
En sonunda sapladığınız bıçaklar kemiğime işleyecek
Yaklaşmayın nolur
Siz yaklaştıkça kaçmak yorucu
Ve siz yaklaştıkça daha bir acıyor ruhum
Sigara içilen bir odadaki astım hastası gibi hissediyorum aranızda
Ya sigarayı bırakın ya beni
Gitmiyor işte ikisi birlikte.


13 Eylül 2015 Pazar

ben yine bir gideyim

Özlemeden duramıyor insan
Özellikle de kendini
Bir ömür yolcu eder durur da birilerini
Bir kendinden kaçamaz
Özdemirler, orhanlar, turgutlar, tomrisler
Hepsi bir özlemin nefessizliğinde mürekkeplere ruhlarından üflemişler
Şair değilim, bir yazar hele hiç değilim
Olmak zorunda da değilim
Bir garip veliyim diyebilecek kadar garip de yok içimde
Ama özlemeden olmuyor.
Şimdi bilmem kaçıncı seyahatimde bilmem kaçıncı şehirde kendimi arıyorum
Buralar yangın yeri 
Ağıtlar boydan boya uzanmış doğunun dağlarının tepesine
Bir dağın dibinde hissediyorum kendimi
Ağıtlar hiç acımadan üşüşüyor üstüme
Kaybediyorum yine kendimi
Benliğim olduğum yerden kaçıyor
Yine yeniden özlüyorum kendimi 
Dünya kocaman
Ben miniciğim
Bulamıyorum
Özleyerek geçti bu yaz da
Çırılçıplak kurumuş ağaçların mevsimi geliyor yine
Hazandan çok hüzün mevsimi
Korkum yok alışığım tüm yokluklara
Anne
Baba
Aile
Dost
Arkadaş
Sevilen
Seven
İnsan
Hepsinin yokluğunu eksikliğini öğrendim terbiyeyle
Gözlerim hala güzel
Ama bakışlarım korkak ve kaçak
Bir sahtekar gözde daha kendimi arayacak halim kalmamış
Artık sevişmelerim bile hayali
Olmayan insanlığın varoluşçu dünyasında yaşadığım tüm sahtelikler gibi
İki gözüm dediğim herkesten kurtulmuşken keyfine mi varsam körlüğün
Korkma diyen herkes korku sebebim olmayı başarmışken 
Ben nasıl cesurum hala
Geçen günlerin benim ömrüm olduğunu hatırlatsın birisi bana
Hiç yaşamamış olmayı değil de hiç insan görünümlü bekletenleri tanımamayı ne çok isterdim bir bilseniz
Uzak bir yere kaçma isteği hala yüreğimde
Yüreğim bedenimde
Sol yanınız yokmuş gibi hissettiniz mi hiç
Ben hissettim
Ve ölmek kurtuluş olmuyor o anlarda
Kurtuluşunuz yüreğinizde bayım
Yüreğiniz insanlığınızda
Katil
Cani
Yalancı
İki yüzlü
Hain
Ve bilimum kötü olan her şey olmuşken 
nasıl oldu da insan olmayı unuttunuz
Ben alengirli sözler kuramıyorum
Hiç olduramadığınız duygular utandıramıyor mu sizi
Ben olamadığım her şeyin utancındayım 
peki ya siz?
Acılarım doğunun toprağını seviyor
Çünkü acı mesken edinmiş bu toprakları
Bu ülke denilen coğrafyanın büyük insanlığı başardı bunu
Peki benim büyük insanlığım?
Kimdi sahi?
Kim açtırdı içi hüzün kovan kuşlarıyla dolu bedenimin pencerelerini
Bilinmezlikler yok benim toprağımda
Bilinmezlik öldürür insanı
Yaşamak isterken ben nasıl çiğnerim benliğimi
Doğru-yanlış her eylemimi bildim anne şefkatiyle tuttum ellerinden 
Ağlatacaklarını da güldüreceklerini de bildim 
Yine de tuttum ellerinden
Kendimi boş beyaz kağıtlarda arıyorum artık
Ya ot sararken
Ya yazı yazarken
Ya da bir birine aitken yanlış yerlere yerleştirilmiş iki fotoğrafın kavuşma sebebi olurken
Boş bir kağıt selamlıyor her seferinde 
Yüzünde anti depresan tedavisindeki hastaların farkındasız ve yalan olduğu aşikar teselli edici gülümsemesiyle
Gülüşüne eşlik ediyorum
Onunkinden farksız bir şekilde
Soruyorum sonra rastladın mı hiç bana buralarda diye
Elimi tutuyor ve gezdiriyor üzerinde
Okşanmaya hasret kalmış bir fahişenin duygusal açlığını doyururcasına
Onu doyurdukça acıkıyorum
Acıkıyorum acıkıyorum
Ve açlıktan bitap ruhum düşüyor gittikçe üzeri kirlenen sayfanın ortasına
Kendimi ararken ruhumu yoruyorum
İşte sadece bundan korkuyorum
Bunu bilmiyorum
Ne olmuş benim ruhuma
Nasıl canlanır bu iç benlik
Her şey kendini sevmeyle başlar derler
Ben sevmiyor muyum
Yoksa hayat denen maratonda ben daha bir adım bile atamamış mıyım
Alıyorum orta yerdeki ruhumu
Koyuyorum cam fanusuna
Kendimden bile koruyorum
Çünkü biliyorum elden çok ben acıttım canını.
Işık yükseliyor doğuda 
Belki benim yüzüme de vurur bir aydınlık.
Belki bir pencere boşluğundadır benliğim
Ben yine bir gideyim.



8 Eylül 2015 Salı

utan!

Neyin kini bu!?
Nedir paylaşılamayan şeyler!?
Kana doymamışlığınız daha kaç can alacak!?
İnsanlaşamamış ruhunuz daha kaç eve ateş düşürecek!?
alnımıza dayadığınız silah bayım insanlığımızdan vazgeçip
bir beze ve nereden geçtiğini bile bilmediğiniz bir sınıra tapma sebebimiz mi olacak 
ya da bedenini kanla besleyip tüm varlığını akıttığı kanlara borçlu olan bir adama teba olmamızı mı sağlayack
düşünüyorsanız böyle eğer 
çekin vurun 
Gözünü kırpan namerttir
İnsanlık savaşıysa verdiğimiz
Var olma mücadelesiyle
Son neferi değilim bu güruhun 
Vurun gitsin
Zira sizin gibi kanla beslenip elinizde olmayan kurallarla kutsal kılınmışlara tapacağıma 
Kendi kutsallığım olan insanlığın savaşında ölmek şerefimdir
Düğününe gittiğin komşunun cenaze sebebi sensen eğer utan kendinden 
Nefretinden 
Varlığından 
Kutsalından
400 budala için alet olduğun oyunlardan UTAN
kişiliğinin gölgesi uzun olan adama taparcasına secde ediyorsan Allahından UTAN
tüm kutsal kitapların emri olan öldürmeyeceksini 
bir aptal bez ve onun (sözde) temsil ettikleri için çiğniyorsan UTAN
varolma mücadelesi veren bir halktan nefret edip kinini kana sebep ediyorsan utan
ölümlerin ölümlerle biteceğine inanıyorsan UTAN
dağdaki gerillayla onları kovmak için gönderilmiş asker arasında 
insan olmaları dışında bir şey yüzünden ayrımda bulunuyorsan UTAN
ölenlere seviniyorsan UTAN
ölmüş evladının parçalarını toplayan anaları izlerken sesin çıkmıyorsa UTAN
bir adamın egosunu okşamak için akan bu kadar kan seni hala boğmamışsa UTAN
utan be adam utan siz utanmadıkça yüreğimiz delik deşik oluyor
sizin utanmamanızdan utanıp kahrolup bir ölenle on kere ölüyoruz
insan olduğunu hatırla be adam
insan!!

6 Eylül 2015 Pazar

gidenlerin ardından

Bu nasıl bir şaka
İlahi dünya boysan hiç ağlatır mı dostlarını
Keza zeliş de öyle
Gözlerim ıslak ama akmıyor yaşlar
Üzülmeme üzülürler biliyorum
Hangi gullüm dağıttı dikkatinizi be güzeller
Koca aktivistler sizi
Koca yürekliler
Kocaman insanlar sizi
İnsanlaşamayanlarla savaşın en güzel silahşörlerindendiniz siz
Bu yürek yakan haberde nerden çıktı
Uyandığım telefonun kara haberinizi vereceğini bilseydim kapatırdım her iletişim aracını
Değişir miydi bu kara gerçek
Üzülmekten ötesi bu
Antidepresan müptezeli olmayacam derken direk ilaç kutusuna gitti elim
Kaldırılacak cinsten değil bu haber
Bu gerçek
Lubunyaları yalnız bıraktınız çocuklar
Bir yanımız yarım kaldı
İçilmemiş biralar
Katılınmamış eylemler
Oluşturulmamış kampanyalar
Yarılana kadar kahkaha atılmamış gullümler 
Hepsi arkanızdan bakakaldı
Biz kaldık ama neye uğradığımızı bile bilmeden
Adınızı söylüyorum ve ayaklarım yeryüzünü terkedip galaksinin boşluğuna kayıyor
Zihnim kilitlenmiş alengirli bir veda cümlesi bile kuramıyorum
İşin aslı veda cümlesi kurmayı beceremiyorum
Aptal gibi bakıyorum kağıda 
Yazmalı ama ne yazmalı
Kırıldık kanatlarımızdan
Uçamıyoruz eylemden gullüme 
Güzeller güzeli ruhunuz huzurun beşiğinde uyusun
Ruha aşık olan bizler aşıktık o ruhlara 
Kaç aşk daha gömeceğiz o karanlık toprağa
Güneş gibi parlarken hala siz biz nasıl becereceğiz bu işi
Güzelsiniz çocuklar
Gitseniz de artık bedensel yokluğunuzu bize öğretmeye kalksanızda en güzelden daha güzelsiniz.
Güzel uyuyun 
Verilmiş kocaman bir sözümüz ve borcumuz var size 
Bu dünya bizi toprağın üstünde kabul edene kadar bıraktığınız yerden savaşacağız ve inanın sevişe sevişe kuracağız tüm aşk dolu şehirleri
Adınız yeşerecek her adımda her nefeste bu aşktan kuraklaşmış topraklarda tıpkı diğer yitirdiklerimizin adı gibi.





3 Eylül 2015 Perşembe

olmuyor

Gidemediğim yolların türküsü çalıyor gönlümde
Gidemedikçe nefessiz kalıyorum
Nefessiz kaldıkça türkülere hasret yüreğim yığılıp kalıyor kuytu bir köşeye
Tüm kuytuları mesken yaptığına inanmış ben
Kuytulardan korkan br yol arkadaşıyla yürümeye çalışıyorum
Olmuyor.
Hepsi bu.

1 Eylül 2015 Salı

olimposta olan olimposta kal(ma)dı

Olimpostan kaçmış gelmişim..
mis gibi.
gerçi olimposa a kaçarak gitmiştim..
ne güzel kaçıyorum..
delirmişçesine.
gerçi her şeyim deli saçması.
yaşamımın her kuytusu üçüncü sınıf br ingiliz komedisi
replikler ve sahneler uyumsuzluklarıyla komik olmasını engelliyor
komik olamayan sahneler de absürt ya da sinirlere zirve tırmanışı yaptıran birer sahneye dönüşüyor.
kolay sevilmem bilirim
işin garibi 
kolay severim
işte uyumsuzluk var her konuda
e madem bir uyumsuzluk var ikametim direkt orada
dengeli ve düzeyli hayatlara tepki olarak doğmuş,
bununla yetinmemiş zamanla obsesif-kompülsif kişiliğin tüm belirtilerini takı gibi takmışım üstüme
yetmemiş şizofreniyi de şal eylemiş sarmışım boynuma
olimposta bir amca buldum,
woodstock taklidi bir özne 
güzel taklitlerden ama
adam konuştukça çıplak ve çamur deryasında hissi buram buram işledi kulağımdan tüm tenime.
son gün çıplaktan bir tık aşağıda olduk ama ilerisi gelmeden otobüs saati geldi
tüm sözleri bir bir aklımda
tek başıma düşüneceğim dediğim her şeyi koydum ortaya aperatifleri yercesine yedi
ana yemek diye de benim aklımı yedi
özgür değilmişim meğersem
olamamışım
çadırın bile kısıtlayıcı bir vasfı varmış öğrendim.
'düşünmeden verdiğin karar senindir,
diğerleri bizim.'
unutmam bu lafı!.
'düşündükçe kararın kıymeti düşer' 
hele bunu hiç unutmam!.
'aşığım' dedim
'herkes bir şeye aşık abartma' diyerekten hazırladığım romance lafları tek tek sindirim sistemime iade ettirdi.
gerçi tüm konular sindirim sistemime itinayla iade edildi.
'ayna olmalısın' dedi
gerçi dedi de dedi
ama en güzeli de 'ayna gibi ol' demesiydi
tüm bıkmışlığını bana kustu
üstüm başım deneyim oldu.
alışkın değilim başkalarının deneyimlerine bulanmaya 
ama şikayet etmedim edemedim.
'ayna olmak' 
üzerine beş ciltlik makale yazılacak konu.
'ben ayna olmaktan vazgeçip ayna bulmaya çalışan garibanmışım'
haklıdır.
küfretse de haklıdır denilir ya o cinsten haklıdır.
'olimposta olan olimposta kalır
tanrılar boşuna terketmemiştir burayı
burası da bir nevi tanrıların günah şehri
apollonun defne ağaçları vardı senin neyin var?' diye bir soru sordu 
hala cevap bulamadım.
ağustosun son haftası tatile çıkan kırk yaş üstüne beyaz atlet yakışır derken bu adamın
kırktan fazla dövmesi olması bozdu tüm ezberimi.
kadim dostluklardan bahsetti
bitmeyen aşkı tarif etti
kaybolmayı hobi edinmiş aile felsefesini öğretti
ama son gün dediği laf tüm öğretileri eritti
'olimposta kalan olimposta kalır
bunu tanrılar ilan etti' dedi
dolmuş beklerken zeusun tüm şimşeklerinin hedefi beynimdi.
çiçek çocukların en kelebek konası kişiyle dört günlük antikampingçi kampın en güzel yeri 
akarsuyun şırıltısını iç sesimmiş gibi nasihat veren anneye çevirmemdi
eşcinselim dediğimde salak gibisin zaten demesi de + pointti