21 Mart 2015 Cumartesi

kurtar beni daha fazla ölemem...

gecenin geç sabahın erken saatinde bir mesaj;
-bana birhan keskin okur musun?

uykuya direnen gözlerim
özleme dayanan yüreğim
benden çoktan sıkılmış ruhum
 İZ diye haykırdı.
duymazdan geldim.
tüm gardımı düşüreceğim şiiri 
sırf O istedi diye okuyamazdım
sonra istemsizce korkak ve cevabı kendime kabul ettiremesemde bilerek
 sordum ; 
-hangisini?
+iz
-....
+iyi misin?
-grip dışında bir sıkıntı yok. ses kaydı yapar yollarım şimdi.
-bekliyorum o zaman

.
ve satırlar beynimin içinde akmaya başladı.bilgisayarın ekranında açık olan pencereye bakmak gereksiz
 hiç unutulamayan şeyler vardır;
midenize hortumlar inerken
tecavüze uğrarken

terk edilirken
terk ederken
aşık olurken
sığıntı gibi hissederken
babaannenizi ve teyzenizi gömerken

belki de ölürken
benim unutamadığım da İZ denilen illet
tüm gerçekliği tüm hoyratlığıyla suratıma fırlatan Birhan Keskin kusması
kusma çünkü bir haykırma dolusu içini dökme var burada
şiiri okudum, her kelimede ayrı ayrı kor yuttum. gözlerimi kapattım  bir silüetin hayalini yansıttım beynimin tüm duvarlarına.
göz kapaklarımı aralamadım bile, bu kadar özlenebilir miydi insan neslinden birisi.
ve bir söz yine açma sebebim oldu gözlerimi
Asla ağlamamalısın
der bir şarkı.

Onun dışında
bir şey
diyen
kimse yok."

bir şiirin başının ve sonunun haykırışlarla dolu olması...
Ingeborg anlatsana neydi Birhan acı çekerken sana sarılma sebebi

rüyamızda gördüğümüz kurtaracak olan da öldürecek olan da aynı kişi olduğunda seni mi görmüş oluyoruz Ingeborg anlat ne olursun
çekilen acılar ölüme göz kırpıyor evet ama öldürmüyor.
nedenini de şiir tüm gerçekliğiyle Ingeborga anlatıyor.
Kurtar beni! Daha fazla ölemem
Ah Ingeborg,
Neden mi?
Bilmiyorum.
Pek çok şeyi bilmediğim gibi.
Sana daha önce yazdığım mektupları neden
atmadığımı bilmediğim gibi.
Sevgili Ingeborg,
Birkaç gece önce seni rüyamda gördüm.
Ben çok üzgündüm. Bir yerden,
bir şeyi kurtaramamış olarak dönüyordum.
Mekânlar çok garip
yerlerdi. Tanımıyordum. Seni çağırsaydım
belki sen tanırdın. Çok üzgündüm.
Çok yorgundum.
Çünkü kurtaramamıştım.
Oysa ki, kurtarabilmek için "o şeyi"
kan ter içinde kalmıştım.
Tanrıya çok yalvarmış, çok yakarmıştım.
Sonra, garip şekilde bu rüyanın bitişinde
sen vardın. Yanağına dayanmış elin vardı.
Gözlerinde uykusuzluk, rutubet vardı.
Ama ne garip, bana çoook sıcaktın. Ben de
sanki senin sıcaklığını özlemiş gibiydim.
Seninle çok garip merdivenlerden inip,
çok garip odalara girdik
SENİ ÇOOOK ÖZLEMİŞMİŞİMDİ.

Bu rüyanın gerisini sana anlatmayacağım.
Belki bir gün, buluştuğumuzda anlatırım. İşte bu garip
                                                                      [rüyadan sonra
günlerce seni düşündüm. Haklıydın.
çok anlamlı olabilirdi: tükenmekteyiz,
gitmek zorundayız, çağrılmadan geliriz.
Ama konuşmak ve anlaşamamak,
Ve bir an bile kavuşamayan ellerimiz,
yıkmakta bunca şeyi: kalıcı değiliz.

Ah Ingeborg,
Nasılsın?
Sen hep ölümü düşünmek gibisin,
Sen "günü bölen çan sesleri gibi
barışın ve mutluluğun yakasına yapışan
ve olgun tarladaki orakları andıran
o büyük dünya korkusunun çocuğu"sun.

Ah Ingeborg,
Ben kor yuttum.
İçimdeki her şey yandı.
İçimde yanacak bir şeyler daha
var mıdır, Ingeborg?
Daha fazla acı çekemem
acı verecek yerlerimi o kor yuttu.
Sen nasılsın?
Sen şimdi "duvarların arkasında" nasılsın?
Bense "hala duymaktayım soluğunu
bir de hançer gibi sapladığın
o sözcüğü."

"hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle"
Gerçekten iyi misin Ingeborg?
Affedebildin mi?
Tekrar sevebiliyor musun?
Yaralanan bir şey tekrar iyileşebilir mi?
İyileşen yerde İZ kalınca
tekrar eskisi (gibi) olunur mu?
Hayır Ingeborg,
İz bırakmaz insanı.
Hiçbir iz beni bırakmadı.
Hiçbir iz onu bırakmadı.
Ve biz bu izlerle eskisi (gibi) olamıyoruz.
Eskisi gibi olunamayınca
ne öncesi gibi, ne de sonrası gibi
OLUNAMIYOR.
HİÇBİR ZAMANDA OLAMAMAK
BUNU ANLAMAK!
Ah Ingeborg,
Martı çığlıklarıyla bile olsa
yırtılan ipek
bir kez daha dikilemeyecek.
Sevgili Ingeborg,
Sana burada olan biten hayatı, ve başka birçok şeyi
anlatabilirdim.
ama ben içimdeki - içindeki çölü gördüm.
Zindanı.
Ve seninle sonlana o garip rüyayı.
Belki sen -bu rüyadan habersiz olarak- benim tek taraflı
yakınlığımı hissetmeyeceksin. Olsun.
Ben bunu unutmak istemiyorum.
Bana rüyamda o garip odaların birinde
kulağıma bir şiir okumuştun. Şöyleydi:
"Hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle
Bir daha ilkbahar olmayacak.
Herkese kehanetidir bin yıllık takvimlerin


Ama yaz, ve hani derler ya,
'yazdan kalma' diye, onlar da olmayacak-
artık hiçbir şey gelmeyecek.


Asla ağlamamalısın
der bir şarkı.

Onun dışında
bir şey
diyen
kimse yok."




tanrı benim

kuraklaşmış cennet vadileriniz var
kabul edin artık
kaçınız mekanik ilişkiler ve duyguların kölesi olmaktan kurtulmuşsunuz
kaçınız kendin olabilmenin vazgeçilmez hazzına doymuşsunuz
kaçınız maddiyatın maneviyatı kurutan bir şey olduğunuzun farkındasınız
ne demişti fena saçlı adam
cennet ehli bu değil
daha çok arafa aitsiniz
ne istediğiniz ya da yaşadığınız belli değil
arafın güzel ümmeti
peygamberiniz olan boşluk sesleniyor
ölüyorsunuz
ölüyorsunuz
öldükçe bana benziyorsunuz
ruhları göç etmişler
iman edin
olmayana itaat edin
zira boşluk sizin varlığınıza kendini adayandır
her din kendi ahmak varlığını yaratır
boşluğa tapanlar 
boşalıyorsunuz
bedenlerinizle ve ruhlarınızla
haz aldığınız dürtüler
ya da dürtümsü güdüler
ne idüğü belirsizler
ruhunuzu emip salıyor uzay boşluğuna 
çoktan itlaf olmuş dnalarınızla
doğayı görün
amaçsızların bile amaçları olduğunu anlayın
amacınızın farkına varın
yaşamak için sebebiniz kendiniz olun
kimse gömülmüyor kimse için dini boşluk olsa da
yaşayın azizim 
peygamberini inkar eden bir tanrı hoyratlığıyla yaşayın
tanrı benim demeyi öğrenin
zira her beyin kendi tanrısını yaratır
kendi tanrınıza tapın x in yarattığına değil

18 Mart 2015 Çarşamba

kuyular ve hayati

evet saygıdeğer saygısız dümbük pezevenk ve orospular.
bugün fıratıma kavuştum ankaralarda. 
etimesgut denilen 1.5 saatlik yol sonunda vardım sakallımın yanına. üzerındeki gecelikte pek yakışmış gavur yarime 
hala NACİYE KAFAM GELSE DE YAZSAM DİYE BEKLIYOM AYOL..sen neymıssın be naciye. 
duyduklarımı daha ıyı anlayıp daha iyi yanıtlar vermeme kadir olan can parçam..
 daha çok yazmaya ve ara ara bölünmeye meyilli bir vak'a :) (iç ses; onları bugün ben gözetleyeceğim.)
fırat yine umursamaz tavırlarını takınıyor kafasını yasıyor tabırı caizse :) ayağımdaki topuklularla o kadar rahatım ki
sokağa da böyle çıkacağım günlerin dileği ile. 
kız bu arada bugun alicana ankaraya yerleşme ile alakalı birkaç  bişi yazıp yolladım. çok vasattı.
bana yakıştı mı bilemem
emrahın fazlasıyla dıkkatlı tavırları oldukça hos. çünkü sosyal hayatta da hep bunu ısterım.
orospuluğun en güzel yanlarından bırıde ısının ayagına gelmesi.. su durumlar beni döndürüyor
travesti misali :D 
ayy abii bu mahallede dönmeler oturuyomus dedıgını hatırladım kucuk bı mahalle çocuğunun.
o ne be dedim bende donup bılmemezlıge verip 
oysa ıcımdekı lubunya haykırıyordu yasasıııın bu mahallede tek ben degılım diye
haykırıyordu.
 çocuksa benim o ney be dememe
 annemler öyle dediydi

koca adamlar kadın kıyafeti gıyıyor ve caddelere cıkıyomus öyle dedi annem.
bu zamana kadar beni bı çok insan avmlerde bekledı ya dusumdumde baya yanı
evimden kilometrelerce uzakta ulkenın bas kentındeyım ankaradayım.
mutluyum ve yazabılıyorum.
bu cook onemlı. hemde dıledıgım gıbı kımsenın okur mu yada okuyacakmı tasası olmadan
insanlar onların acımasız acınası acitasyonları.
cekılın yoldan dunyanın suan en kafası guzel insanı geliyoooor. umrumda hıc bısey yok.
 evet evet annemı bıle gercekten! onemlı bı duyum. dogrusu uctum. yazamaz oldum
ne kadar fırat konusmuyordu bu kez desem de gayet suank kendı olusturdugu konu uzerıne konusuyor.
tekstıl bu sekterunun en guzel yalanı kalıplarımız dar. 
şöyle gecmıs ıstatıklerıme baktımda haftada en az 2 yenı adamla uyanıyormusum
benım adım faraş,dilim bile delik.
hıc pısman olmayacagım yaptıklarmdan ve yapacaklarımdan. 
ınsanları kırmaktan baska pısmanlık dusuncem oldu sadece.
hayatımdaki en ıcten ve dogal sevgı gostergesı sözum senın amnı yerımdır.
keske butun garsonlar emrah gıbı olsa masamıza oturup sohbet edıp bızımle beraber içse. ama oldukca rahat ve patron korkusu olmadan.
 kafam uyussada muzık son ses ıstıyordum. tuhaftır fırat dunyanın en ıyı ınsanı. 
bana sabah kac erkek cay demlemıs olabılırkı



11 Mart 2015 Çarşamba

Ölü evinden anılar

Bedensel gerçeklerle kanıtlanmış bir kaç ölüm...
  İşyerlerine asılan 'cenaze dolayısıyla kapalıyız' yazısı. İşverenlerden alınan özel izinler.okula verilen zorunlu ara..
 Şimdi hangisi içten soğutmalı belden yukarısı açıkta olan iki kadını getirir geriye.
 Birisi babamı borçlu olduğum kadın diğeri annemin diğer yarısı
 Acı değil ölüm.kesinlikle değil
Ama birden kafamı duvara çarpmışım gibi beliren eksik kalmışlık hissi.
Tamamlanamayacak olmanın kesinliği
Alışılacak bir yalnızlığın kulağı tırmalayan ağıtça bir senfonisi
Ben babamı bu kadar üzgün görmemiştim.
Annemi bu kadar tükenmiş
Şimdi tüm tükenmişliklerle kendi gidenlerimizi uğurluyoruz 
İki farklı evden iki güzel yaşamış kadını
Söyleyecek lafım yok tanrıya muhalifim ölüm konusunda bizzat koyduğu kurallara
Gece nöbetinde duyulan ermeni ağıtları hüzünün nereden doğduğunu anımsatıyor ruhumun en kuytu noktalarına
Bu hüzün değil bendeki bir değişik eksiklik hissi.
Kutsanmış kitaptan dualar dökülüyor her ağızdan
İnanılmayan tanrı tapılan oluyor bir anlık korkuyla
Ölmek veya sonlanmak cidden bu kadar korkutucu mu
Ve bir annenin annesiz kalmış  kızı haykırıyor' benim kimim olacak bundan sonra?' İlla birisi birinin bir şeyi olmak zorunda mı sahi
Ve bir nöbet gösteriyor ki bana ölüm denilen şey yokluğun sesini işittiren bir şey. Tek duyduğum koca tabutun altında ceset çürümeden güzel kalsın diye çalışan motorun sesi
Latince ibranice okunan tanrının öldürmeyin dediği öğütleri bir ölünün başında dinlemek
Süt kardeşinin nöbetine iki kişinin kolunda giren bir anne
Annesinin yüzüne bakamayan bir baba
Ve hepsi üzgün çocuklar, kardeşler yakınlar
Türkçe selamlar ermenice ağıtlar ibrani yazıtlardan kalan dualar
Buhurbanı kim tutacak peki?
Tabutu torunlar ve yeğenler çivilesin
'Bacım nereye gidiyorsun!' Anne sen böyle feryad etmeyi nerede öğrendin.
Ortamda ki gerçek üstülük şöyle açıklanabilir duaları okuyan adam dali'nin yakop.
Mezarlar tek başına içinden çıkamayacak kadar derin
İpi sağlam tutun yan dönmesin tabut.
Gömülen herkes anılarıyla yeşeriyor mezarında.
Huzur içinde yatın iki güzel kadın.

5 Mart 2015 Perşembe

Son durak meydan

Bir yol hali bu bendeki, her durakta yolcu eden ya da yolcu ettiklerim. 
Yorucu bunaltıcı ve işin kötü tarafı pencere kenarı da değil. Bir yoldan ne bekler ki insan göremediklerini göreceğin bir manzara ve karşına çıkacak farklı hayatlar. Gördüm her ikisini de haddinden fazla hem de.Yol yorgunluğundayım şimdi de. Dinlenmeye nefes almaya ihtiyacım var.Kaybolacağından korkmayıp taşıdığım tüm duyguları sırtımdan atıp bir kenara yığmalı. Hissetmeden durmalıyım öylece.  Otobüsün dışında kalmış her şeyin boşvermişliğini atmalı üstümden. Yoksayımların yerini varsayımlar almalı tek tek.Ama önce durup dinlenmeliyim. Durduğum yerden arkama bakıp tüm yol arkadaşlarıma yol arkadaşları sıfatını yükleyip nötrleşmeden önüme dönmemeliyim.
 Ben bitirdim geçmişi geçmiştekileri ve hissettirdiklerini. Gülüp geçememiş olabilirim evet ama geçip gittiğimden de eminim.

Yazmak sadece bir insana

Uğruna yazılar yazılan insanlar 
içerde bi yerde korkuyla sarınılmış olan insanlar.
acı çektiren ve çektirilen acının yalnız kalma korkusundan büyük olduğu insanlar
Uğruna mürekkep akıtılan insanlar 
gözyaşı tüketmenin gereksiz ve önemsiz olacağı insanlar. 
Birey odaklı yazılan yazılar gizde kalmış korkularla akıyor beyaz sayfaya. 
Nereden mi biliyorum çünkü ben de aynı boku yiyorum. 
Seviştiğim ve yazdığım adamlar kaçmak için can atıp kurtulamadığım insanlar. 
Aşkını yazdığımı sandıklarım, aşık olmaktan korktuklarım. 
Peşinden ağladıklarım hayatımda anlamlı olduğuna inanıp hayal kırıklığı yaşatanlarım. 
Acı çektiren ne varsa bu beyaz sayfalarda. Mutlu kılan insan için yazılmış bir literatür kaynağı gösterin inanayım mutlu insanların da kustuğunu. Odağım bireylerden çıktı artık benim düşmanım insanlık. Öne çıkan insan olmayı bekliyorum siktiri çekmek için zavallı canlılara. Çok kalmadı 11 ay kaldı şurada.

1 Mart 2015 Pazar

Bunların hepsi çukursuz sokaklar yüzünden

İdeallerimin boynuna ipi geçirdiğim günden beri bir garip orhan veli nizamında yaşıyorum. Tek eksiğim ölümün dalga geçerek beklediği bir belediye çukuru.Eksperimental muhabbetlerde herkes birbirinden Avantgarde.
 Yol halindeyim özentiliğim bundandır. Nicedir düşünmekteyim çizdiğim yolda bir son var mı belediye çukuru temalı ölümün dışında. Gerektiğinde acımasızım bilirim bu işleri ama sadece kendi üzerimde. Erkanım toplanmış düttürü bir romanın dandik kahraman benzetmeleri timsali elitizmden kopmuş gelmiş bir varoşun zihnine.Şu Jim Jarmusch kılıklı tikinin sende gözü var bak. Aman banane varsa. Kendi olsa ya da zihin olarak varolsa belki bi nebze bakarım suratına. Diyalektiğe göre yeni bir fikir belirmeli zihimde.ya benim zihnim bir nihilistse. Korkuyorum kozmosun hiç durmadan işler halde olmasından.yapılacak çok iş kullanacak az zaman var. Hadi bu sabaha uyanamazsam. Çarkın dişlileri sanmadım hiç kendimi.
Zaten insanoğlu dediğin dişliler arasında ezilen adeta bir buğday tanesi.
Kelamsızlar furyasından kopup selamsızlar bandosuna taşındım.
Tanrım sanırım dalgın anında yaratıldım
Görev vazife güncellemesini bekliyorum godotu bekler gibi


Yaş dönümü

23. Yıl....
Ne zor ne de yıpratıcı sadece x-y=0 denkleminde x'in yerini alan sayı. Yani şimdilik y=0 . Peki varlığımın eşiti? Yokluğumun eşitsizliği ortadan kaldıracağı inancı? Ahhh unutulan aptal fikirler; her insan önemlidir. Evet her insan önemlidir ve sırf bu yüzden önemsizdir ve  gereksizdir. Peki mühim olduğumuza inandırıp bizi ahmaklar sınıfından budalalar şubesine aktaran muzip evren şakalarına ne demeli.Ölüyorum tanrım  her ölüm biraz erken ölümdür ben gömülmeyi beklemeden öldüm. Kimseye hesap verecek değilim ya ölü gezerlik bir tercihtir ve düzeltilebilir. Düzeltmemeye meyalim vallahi isteksizlikten geleceksizlikten. Yorgun değilim aslında 60 yaş grubunun gülüp eğlenebildiği bir düzende yorulmak subjektif ve eleştirilebilir bir hissiyattır. Peki sıkı sıkıya kapattığım melankoliye ve inançsızlığa ait kapının kilidini açacak anahtar hangi yatak yorganın arasında. Belki de son uykuya dalarken keşfedilmeyi bekliyor. Kaşif bir ruha ya da yerleşik bir ruha sahip değilim hatta bir ruha sahip miyim ondan bile emin değilim hisler dünyasının ücretsiz çalışan basit iskontolu bir fahişesiyim. Orgazmlarınızdaki menilerinizi ruhumdan arda kalan boşluğa ilettim aslında ben bir yerde hepinizim.hepinizin eseriyim.hissiz,tepkisiz, katıksız, sahipsiz ve sanırım kimsesiz. Hepinizim dediğime bakmayın aslında hiçbiriniz gibi değilim. Şu maddesel ölçütlerle sınırlandırılmış kozmosda bir nane miyim.