29 Aralık 2014 Pazartesi

minicik bir mucize

kayıp bir hüzün kovan kuşu aranıyor
her neredeyse veya kimdeyse
bulun getirin
hepinizden çok ihtiyacım olduğunun farkındasınızdır umarım
bencilliğim yine peşimi bırakmıyor
sanki parası ödenmemiş bir fahişe gibi ne zaman kendimle karşılaşsam 
benden beni istiyor
ya da bir haccana gibi verdiklerimle yetinmiyor
isa muhammet davut musa adem ve diğerleri
size inanmamı istiyorsanız kavimlerinize yaptığınız mucizelerden ufacık bir parça da bana yollayın
mantıktan karmadan ve kozmos denen aptaldan ümidi kestim

lütfen

birisi beni alsın
kimsenin olmadığı bir yere götürsün
ama yanımda birisi olsun
soru sorduğumda cevap vermesi yeterli
geyik yapacak birini aramıyorum
tek başıma kafamın içinde konsey toplantıları yapmaktan delirdim sanırım
16 saat aynı sandalyede hiç kalkmadan oturmayı başarmış biriyim ben
laflarınıza dikkat edin o yüzden
cümle kurma yetim çoktan siktir olup gitti
bir şey bekliyorum evet ama ne olduğuna dair en ufak fikre sahip değilim
şu seviştiğim adamı da biri yatağımdan kaldırsın
midem bulanıyor
yatakta bu kadar övgü almak beni mutlu kılmıyor
uzay boşluğuna saldığım dnalar bile tükenip gitmeme yetmiyor
cidden beni biri bu mega çöplükten götürsün
lütfen eve gidelim
evim diyebileceğim bir yere
duvar kapı pencere yatak değil istediklerim
ait olayım
bir göğüse bir nefese ya da bir obje veya subjeye
lütfen biri beni eve götürsün
bu kaybolmuşluğum beni sıkmaya başladı
bu yazdıklarımın da sizi sıktığından eminim
lütfen eve gidelim
lütfen..

ölemediğimden yazıyorum

pes ediyorum
her şeye geç kaldım
herkese yenildim
bu kadar sert olacağını sanmazdım ama 
bu kadar sert oldu
neyin güvencesiyle kalkıştım ki 
bu cürektar tavırlara
neyin öz güveniydi bu
okuduğum okullar ya da edindiğim bilgiler mi
bok
daha sağlam vurmasın evladım
bu kimseye zevk vermez diyor gözleriyle hayat dene fahişe
baronlar ahbabım olması gereken tayfa sanırım
evet sil baştan başlamak için geç kalınma zamanlarındayım
ne yapabilirim
kafası geç basan bir mahluk oldum hep
yerimde olmanızı istemezdim
bugün eskiden seviştiğim bir kuyumcudan siyanür istediğimde farkettim acınasılığımı
hayatımı gözden geçiriyorum da
iyiymiş gibi taklitlerde bulunduğum süreçlerin ivmesi hep negatif yönde yükseliyor
468 gündür mutlu olamamışım
tek tek her günü tekrardan yaşattım kendime bugn
mutlu olduğuma inanmak istediğim günler evet var
ama mutlu olduğuma inandığım gün = 0
siyanür güzel bir tercihti aslında 
ama keşke o ibne öyle bakmasaydı suratıma
sanırım psikolog kapıları yeniden görüldü bana
ya da saçmalıyorum
intihara en yakın olduğum gündü lan bu gün
en cesur olduğum gün belki de
zihinsel olarak bitmişim
ertesi güne bile plan yapmak gelmiyor içimden artık
mecburi davetler mecburi icabetler dışında sürekli buluduğum yerden kaçma isteği
son beş gündür birlikte yaşadığım insanlar dışında muhabbet ettiğim kişi sayısı 4
bu kadar kaçtığım başka bir tarh var mı bilmiyorum açıkçası
aptal bir badtrip içinde gibiyim
aou sanırım kalp attıkça etkisini gösterecek bir metafamin çekmişim ama haberim yok
ne güzel olacaktı aslında kunduracilar caddesinden istediğin boku al 
ganita sahile in 
ve manzaraya karşı güzel bir orta parmak hareketiyle noktayı koy
plan yapmamayı neden sevmediğimi bir kere daha anladım
tanrım..
varsa güzel bir kıyağını alırım
zira sınamaların da
yaptığın çocukluklarda can sıkmaya başladı

28 Aralık 2014 Pazar

ahh ne curcuna

merdiven altı saksocuları yine işbaşında
sahte duygusal yakınlaşmaların iticiliği ter kokusundan mütevvelli 
burun yakıyor
yokluk ve yoksunluk
toplum denilen safsatanın acınasılığı
hepsi birleşince bir kör hamal 
ayağının takılmasıyle debeleniyor yerlere
yerlere saçılan onursuzluklar 
kimkime dumduma sevişmeler
ahh ne curcuna..

27 Aralık 2014 Cumartesi

sarhoşum saçmalıyorum

ne istediğini bilmeyenler ordusunun kadrolu müptezeliyim
biri var ve her damardan alınan bir sakinleştirici gibi..
korkulardan arındırıyor falan değil
sadece güven veriyor
nefesi huzur kokan erkeklerin neslinin tükendiğini sanıyordum
derdim bir penis ya da bir göt olmadı hiç
ulşılması daha zor bi hedefim olmuştur zamanından beri
ben bir kalp istiyorum
yüreğini sök ver dercesine değil
benim yanıma geldiğinde farklılaşan ritme sahip bir kalp
yazılıp silinmek istenen bir hikaye kahramanı olmadım hiç
ya  da ne bilim öyle bir şey
bunu buraya ne bok yemeye yazıyorum onu da bilmiyorum
sadece kaydedip kenarda saklamak da yeterli olabilirdi
yüzsüzce bir de paylaşıyorum
konuşma hakkım bitmiş gibi hissediyorum
bu normal değil
sonsuz kere verilmiş bir hak olduğuna inanırdım
en azından bana
her ota baka bir lafım bir yorumum olurdu
şimdi hiç bir vak'aya çıkaracak sesim yok
kendimden kaçmak o kadar işlemiş bir alışkanlığa dönmüş ki
ya da bir yürek o kadar ulaşılmaz bir hedef gibi ki...
söyleyecek sözüm olmadığı gibi yazacak iki kelamımda yok
biriyle konuşmaya çekinmek...
tanrım cidden bu sefer en kazık yerden sınıyorsun
düşünmek beynimi infilağa sürüklüyor
kocaman bir duvar ve ben kafamı düzenli aralıklarla vuruyorum
ağlama sebebim sinir mi stres mi ya da ismini koymaya çekindiğim başka bir şey mi
bunu düşünmeliyim
insan kaybetmekten korktuğu şeyleri elde etmekten de korkabiliyor
otun dibine vurmuş bir halde (ki ben bu kıvama kolay gelmem)
klavyenin dibine yanaşmış yazarken
bunlardan bahsediyor olabilmek ne büyük saadet
hala aptallar gibi yazıyorum
aptallığımın yazmayla alakası yok
bir sarılsam sanki bir sarılsam hepsi geçecek
ben seni seviyorum diyemeyen bir velettim
ne ara ne bok yedim de bunu söyleyecek cesarete eriştim
sevmek bana göre bir şey değil ki
sevmeye kalktığım her adamın hayatımı siktiğini varsayarsak
böyle bir lüksüm olmamalıydı
 yine aynı kopuş
18 eylül kötü bir tarih azizim
bir şey hissetmeye başlayınca kafama nüfuz eden bir tarih
sevmeye kalktıkça kaçmama sebep olan bir tarih
sanırım kusacam

26 Aralık 2014 Cuma

seviniz ve sevişiniz

safsatasal seramonilerle
varlığımı sele kaptırıp sallarda yüzüyorum
sel sal eki iticiliği bu kadar mı çekici
ahh aklı sıfatından düşürülmüş
ince düşünecek vakti 
makineye bağlı yaşayan adamların sporla ilişkisi kadar olan
zavallı ben
kendime acımaktan sıkıldığım bi ara 
söz veriyorum size de üzüleceğim 
sevgisiz harabeler
yoklukları oynadığım 
şehir keşmekeşini tekrardan 
damar yoluyla enjekte ettiğim bir gün dönümünden sevgiler..
ben aslında yok muşum 
bunu bilir 
bunu fark eder 
bunu söylerim
kaç ay lan bir aşkın acısı
unuttum diyince unutulmuyor anacım
neyse konumuz bu değil
ne çok kullanılır bu laf
demek ki herkes gereksiz bir konuya gereksiz bir anda illaki dalar
çünkü sabit insan ölü insan eşitliği çoğunlukta geçerlidir
yoksayımSAL varlıklarız vesselam
görmezden gelindiğimiz kocaman 7/24 ümüz var
en zengin biziz
en nefret edilen 
en istenmeyen biziz
nedeni sikli insanları seviyor olmamız
bundan rahatsız olan kadın bakanların kocalarının penisinin olması da ayrı bir sorunSAL
ya da bize erkek olduğunu iddia eden adamların 
bizim sevdiğimiz şeyin onlarda olması mıdır korktukları bilinmez
açıkçası politakıcıyla seks en son hayalim olmayacak kadar 
gereksinim görmediğim bir dert
bak yine geldik mi sekse
size diyorum işte bunlar hep seks
varoluşSAL gerçekliğinizden kopmayınız
seviniz ve sevişiniz...
fütursuzca

biri bana beni hatırlatsın

bir gidişin neye gebe olduğunu bilemezsiniz
ya da bir kişinin gözünde ne bok olduğunuzu
umursanmayan bir kıymetli de olabilirsiniz
siktiri kafada çoktan çekilmiş bir budala da
ya da hem kıymet verilen hem de varlığınızın kıymeti hissettirilen biri
her şey olabilirsiniz insanların gözünde
insan sayısı kadar çoktur ne olduğunuz 
belki de daha fazla
bunu umursamamayı öğrenirsin çocukluktan itibaren(ya da ben öyle yaptım sizi bilmem)
hayatınız aksi takdirde el freni çekilmişken hareket eden arabadan farksız olur
başardığımı sanıyordum 
kendi cehennemimi yaşadığım için 
insanların ya da tanrı denen budalanın önüme sunduğu
aperatif görünümlü kaoslar yada can sıkıntıları umrumda değildi
onların cehennemi benim cehennemime göre sadece birer gölgeydi
cennet de pek tabiki öyleydi
fazla 
cidden kendime giydirdiğim ceketler
vücudumun istediği ısıdan daha fazla
yoruldum terledim bunaldım ama
çıkaramadım hiç bir yeleği
bu da bir çeşit beceriksizlik
beceriksizliğimin dönüştüğü bataklık beni çekip götürürken 
birinin elini tutmasam daha iyi 
kimse kimse için bir bataklığa girmek istemez 
son derece haklılar
bencil olmak bireyliliğini merkeze almış olmak bunu gerektirir zira
ama peki ya o bataklıkta boğulan ben
edebiyat yapamadığımın farkındayım 
belirtmenize gerek yok
akvaryumdan kafese terfi edince mutlu olangillerden olamadım hiç
bu yüzdendir bu memnuniyetsizlik 
bu yüzdendir beklentimin yüksek olması
çok şey verdim çünkü 
çok sevgi
çok tevazu
çok empati
aldığım çokça umursanmazlık
neyse olur böyle şeyler
ha öz konuya dönecek olursak
kendine yabancı bir çocuğum
güzel severim
biri beni benimle tanıştırsın artık
tanıştığım tüm benlikleri unuttursun ama bana 
kaybettiğim beni hatırlatsın

17 Aralık 2014 Çarşamba

belki bir çay eksikliğidir yalnızlığın

soğuktu şehir
annesinin güzel çocuğu 
ellerine takmayı unuttuğu eldivenlerin yokluğuyla yürüyordu
yalnızlığın dozajını yükseltiği sokaklarda 
soğuğun içinde
içinden kan geçmeyen hiç bir şeyi ellerine tutuşturmayı sevmezdi
bilirdi yalnızlık rasyoneldir
bir can gerçekliğiyle giderilecek kadar rasyonel
ne kadar şevkatle örülse de ısıtamayacak olan eldivenlerin varlığı
boşunaydı
aslında unutmanın arkasında gizlendiği
tepkisel bir eylemdi eldivensizliği
kalabalıklarda yalnızlığı hissedercesine bir kafede oturmaya başladı
bir tek çay içebilirdi
çünkü artık olmayanla en son çay içmişti
ne zaman çay diliyle damağı arasında dalgalansa
'olmayanla' sevişmeleri aklına gelirdi
bir çay bir insana bunları hissettire bilir miydi
ve yutkundu
boğazında az önceki şehvetin eksikliğiyle 
ellerini ince belli çay bardağının varlığıyla ısıtabilmişti
belki de her 'olmayanın' yerine iliştirebilirdi
bir bardak sıcak çay daha

14 Aralık 2014 Pazar

bir garip hastalık psikolojisi

bir garip hallerdeyim
korku baya baya üstüme çöktü
bir yerde bir eksiklik var
tamamlaya çalıştıkça boşaldığını hissettiğim
hastalık psikolojisi bu olamaz di mi
olmamalı yani
korkuyorum
o masaya yatmaktan
oradan negatif bir sonuçla kalkmaktan da
ameliyat öcü bir şey
vücudunun içinde bir şeyler kesilecek parçalanacak
tanrım iyileşmek için bunlar olması gerekenler mi
yansıtmamıştım halbuki kimseye
hani sözüm ona güçlü biriyim ya
değil mişim
ilgiye aç hissediyorum 
çünkü kendimi sevemeyecek kadar kendimden çekiniyorum
yakınımda kimse yokmuş hissi de cabası
harbi kim var yanımda
düşündükçe elde var hiç sonucu çıkıyor
boşa mı yaşadım acaba diye sormasam keşke kendime
kendi ipimi kendim çekiyorum farkındayım
sandalyeme de tekmeyi bizzat kendim atacak gibiyim
hastalık boktan bir durum azizim
anlatamıyorsun
anlayamıyorsun falan
insanlarla konuşurmuş gibi yaparken
aklının tek bir konuya sabit kalması durumu
anlatamadan anlaşılmak isteği
pek mümkün olmasa da istiyor işte insan
dürüst olmaya başladım kendime
korkuyorum
bu sefer her zamankinden fazla korkuyorum
korkmasam iyi olacak gibi ama
dayanacak duvarlarımı kendi ellerimle yıktığımı
farkettiğimden beri dik bir duruş sergileyemiyorum
neyse bunu buraya niye yazdığımı da bilmiyorum

13 Aralık 2014 Cumartesi

bekliyorum

ve benlik kaygım varlık kaygımın üstüne zembille indirildi
hiçlik belki de birlik hissi
nasıl da sıkıldım kendimden bi bilseniz
nasılda amaçlarımın toplamı bir nefese bahane olamıyor
bu boşluk korkunç
bu hissizlik korkunç
korkularımın üstüne yürümeye gücüm bile yok
tüm terkedilmişlikler bedenimde
tüm sözler aklımda 
tüm acıların özü yüreğimde
acılarımın yüzölçümü bedenimi iki kat istila edercesine büyük
bu yokluk
bu korku
nereden geldi bana
aslında aşık olmak içn fazla neşeliyim ben
aşk değil bunların sebebi
nedir peki tüm enerjimi bir karadelik gibi emip evrenin 
kayıtlara geçmemiş bir noktasına yollayan
nasıl da güvenmişim insanlara
güvenmek benliğini anlık da olsa öldürmektir
sanki anlık bir ölümü canlandırmayı unutmuşum
unutmuş değil de belki becerememişim
utanıyorum
utandığım için utanıyorum sonra bunların karesi şiddetinde sinirleniyorum
yorgunum 
zira aklım baya bi ötelerde
bir hiçlik harabesinde kendi varoşluğuyla varlık savaşı veriyor
ve ben en istemediğim sonuçlara kavuşmuş olmama rağmen 
sadece geri gelecekleri bekliyorum

yapma

madem ki istiyorsun açıklayayım
olamam seninle,sadece seninle değil
hiç bir erkekle
ben duygularımın ötenazisini izledim 
önce yaşadım
sonra da uzun zaman rüyalarımda izledim
senin istediğin ne varsa o kadar 
korktuğum var benim
bir erkeğe sarılmaktan değil
bir erkeğin bana sarılmasından korkuyorum
tecavüze uğrayan tek insan değilim
kaldırabilirim 
ama yanımda bir erkek varken tedirginim
anla işte seninle olamam
güvenmekten korktun mu hiç..
ben salt bir korkuyla bakarken dünyaya
soğumuş 
buzlaşmış yüreğim nasıl ısınır ellerinde
ne zaman düşürecek diye beklerken ben
ne kadar koruyacaksın o kalbi ellerinin içinde
alkol uyuşturucu bok püsür
neden buradayım sanıyorsun
neden baronları sevindirecek faaliyetlerin hepsinin içindeyim sanıyorsun
seninle olamam ben
sevişmelerimizin ilanı olan inlemeleri yapamam ben
ellerimi sırtına zevkten değil nefretimden geçiririm
yapma diyemem mesela 
dersem ağlarım
korkuyorum be adam anla 
sana istediklerini verememekten korkuyorum
hak edene hak etmediklerini yapmaktan korkuyorum
gelme üstüme 
boynumu mühürleme dudaklarınla
zevk değil acı bu
yapma bana bu
uzak dur bedenimden
çıplak sevişmeleri ibadet sayardım ben de zamanında
yapamıyorum anla
bir erkeğin beni soymasına dayanamıyorum
bunu denedim becerdim dedim
ama meğersem becerdiğim tek şey kendi bilinçaltımmış
çek elini kalçalarımdan dokunma
acıyor diyorum
seks sertken güzeldir derdim
şimdi okşanmaya tahammülüm yok
yapma be adam yapma
seni seveceğim şeyler yapma
güvenmeyeyim sana
korkutma beni

arzu ederseniz

arzu ederseniz itraf etmeyelim geçmişimizin kırgınlığını 
arzu ederseniz yalanlarımıza dolayalım mutluluğu
arzu ederseniz yok sayalım yokluğumuzu
arzu ederseniz yeraltı dünyasıyla süsleyelim boşluğumuzu
üzgünüm bayım 
sadece üzgün 
gelmeyecek birini beklerken ya da anarken
sizin kapıyı çalış sesinizi duymazken
gözlerimi kendime bile kapatmışken 
göremem 
hissedemem
kendi hissiz çölümde sizi de heder edemem
beni fütursuzca beklemenize 
beklerken ateş koru hislerimle kavrulmanıza dayanamam
yapamam
insanım
yalnızım
yorgunum
koskoca duvarları göremeyecek kadar körüm
sizi hissedemeyecek kadar kendimde değilim
anlamlar yüklememe izin vermeyin nolur
size sizinle ilgili anlamlar yüklemeyeyim
her anlam kendi hayal kırıklığının gebeliğiyle düşüyor kucağıma
eteklerimdeki hayal kırıklıkları ağır gelmeye başladı
ilerleyemiyorum
yollarda kendimi ararken kaybolmanın hevesi var içimde
çantam bu yüzden hep hazır
evet belki de beklediğim sizsiniz
ama korkuyorum bayım
ya giderseniz
ya kendinizi sevdirirseniz
bilirim her sevgi kendi hüznüyle gelir
hüzünlerden bir buket sunmayın bana
koyacak yerim kalmadı zira

sana söylüyorum be kadın

kırmızıların içine saklanmış 
ve tüm meleksi güzelliğini şeytansı seramonilerle gizleyen
görünümü güzel olmayan 
ama seksilikte sınır tanımayan kadın
ne kadar da vazgeçmişsin kendinden 
elmayı ısırması için ademe verdiğin günkü kendinden eminlik hala üzerinde 
saten bir çarşaf gibi sırıtıyor
sadece iki incir yaprağı yeterken seni korumaya
ne kadar da kalabalıklaştı derinin üstündeki yapay ten
nerede kırıldı kadın söyle
nerede kırıldı bu düzeni ayakta tutan halatların ipi
ne zaman pes edip kendin için savaşmayı bırakıp 
erkeğe hizmet için yaşamaya başladın
ne yaptın kadın
neyi bir kenara bıraktın da düzenin içinden silinip gittin
bir cevap ver be kadın
tüm estetik senken
nasıl oldu da tüm pislikler sen oldun
neden en güzel tanrı yaratısıyken
baştan aşağı günah oldun
kimler neyle kandırdı seni kadın
seni senden çalarken neyin vaadiydi 
tüm susuşların
ben buradayım diyeek sesin nerde kadın
nerede kaybettin o şakıyan kuşları susturan merhametin sembolü sesini
dön de bir tarihteki yerine bak kadın
nereden geldiği belli olmayan -ça eklemesiyle
tanrılaşıyordun 
şimdi koltukta kanepede bir süs eşyası
bir orgazm aleti gibi 
yığılmış kullanılacağın günü bekliyorsun
hırsız çaldığı malı geri getirmez kadın
gidip sen alacaksın
senden çalınan benliğin hesabını
seni senden çalanlardan 
tek tek soracaksın
gerekirse savundukları sistemi temellerinden yıkıp onlara mezar yapacaksın



yaş ilerledikçe

yaş ilerledikçe, geçtikçe yıllar
geçtikçe zamanlar, aylar
olur da geniş bir zaman aralığı bulup
sığınıp içine kilitlersen kendini
farkediyorsun.
koşuşturmacanın sonunun olmadığını
özlemlerini, pişmanlıklarını.
ilk çıkan kır saçını farkettiğini
farkediyorsun.
gün geçtikçe seçeneksizleşen hattında
hatırların bulanıklaştığını
hatıraların silkelediğini ölü toprağını.
artık içerken dinlenilerek
dinlenerek de hayatın yoruculuğunda
ağır ağır eşlik edilecek şarkıları 
aradığını, ayıkladığını.
rüyalarını anımsadığını
kabuslarını unutmadığını
yavaş yürümek istediğini 
farkediyorsun.
sarılmanın sıcaklığını
dokunmanın tarifsizliğini
fısıldaşmanın titrekliğini.
toprağa gömdüğünü anlıyorsun
geçen koca yıllara bir şeyleri
fakat bu bir defin mi kimliği olmayan
yoksa sularsan filizlenecek bir ekin mi
anlayamıyorsun.

12 Aralık 2014 Cuma

ve bir bekleyiş

ve bir bekleyiş
neden olduğu bilinmeyen
sadece iyi hissetmek için yapılan boş kalma çabaları
ve gelmesi umulana olan hazırlık
iyi hissetmenin adresinin seyyar
sizin stabil kalmanızdır 
belki de sorun
hüzün kovan kuşunun adı değişmelidir belki de
belki de bir ahmet beyler çalmalı fonda
git haylazım demeli
oo istanbul demeli
seni bir şekilde hüzün kovan adresini değiştirirken yönlendirmeli
ya da boş ver
koca bir sessizlik olmalı
kalbinin boş odalarındaki duvarlara çarpan kanların sesi yankılanmalı kulağında
öyle hırçın bir eko ki
yerden yere vurur benliğini tek başınalığının ağırlığıyla
gelmeye üşenen beklenmemeli belli ki
güzel şeyler beklendiğinde gelmez ki
güzelse demek ki.....
beklemeye başladığını farkettiğinde, terketmeli
güzel olduğuna inanılan her şeyi

http://www.youtube.com/watch?v=2fngvQS_PmQ


9 Aralık 2014 Salı

ufaklık

tozlu raflar kurgulanmış ama hayata geçirelememiş mutluluklardan ibaret
hüzün alabildiğine hüküm sürmekte
vakti zamanında sevinç gözyaşlarıyla yeşillenmiş bu topraklarda 
küresel ısınma değil
yüreksel yorulmadan mütevelli bu kurallık
hüzün kovan kuşları 
toplu göç ettiği gündoğumundan beri
dolunay melankolisi stabil..
kırık dökük hikayeler anlatan realist dedeler..
gerçekleri kırbaç amacıyla kullanan ebeveynler..
varlığını yokluğunu görmeye adamış herhangi birileri
söylesene be ufaklık 
yokluğum senin varlığını unutmaya borçlu olduğum bi durum mu
küçüksün..
küçük kal..
o kalbin pislikleri de alacak kadar büyüme
o kan pompalayan siktimin kalbini duygularına emanet etme
geç kalınmış uyarılar bunlar ufaklık
sen çoktan öldün
ve ben yokluğunu armağan edecek bir varlık bile bulamadım


4 Aralık 2014 Perşembe

mutluluk mu..?

suskun haykırışlar edebiyatı yapmayacam
daha doğrusu yapamayacam
suskun da olsa haykırasım yok zira
bir tükenmişliğin arefesi değil ertesindeyim
dolu dolu yaşanmış duygular 
kalabalık boşluklarda hissedilen nefes almaya fırsat vermeyen 
yalnızlıklarlar
yalnız değilim zinhar
kalabalıktır çevrem
peki nedir bu kimsesizlik hissi
nedir bu sökülüp dışarıya atılamayan irin 
bir sorunun varsaytımsal çözümü olamadığıma inamdığım gecelerin birinde
yine merdiven altı baronları sevindirecek çaresizlikte
ve yine bir ananın acı sebebi olan kimseyken 
mutluluk midas balıkçısının ağlarında boğularak can verdi